Madde ve isi Konu Anlatımı

Etiketler: , , ,


madde ve ısı konu anlatımı
Madde ve Isı

Maddeye dışarıdan ısı verilir yada alınırsa maddenin sıcaklığı değişir. Dışarıdan ısı alan maddenin Kinetik Enerjisi dolayısıyla taneciklerinin titreşim hızı artar. Tanecikleri bir arada tutan kuvvetler yenilerek birbirinden uzaklaşmaya başlar. Buna genleşme denir.

Maddenin ısı kaybetmesi durumunda taneciklerinin Kinetik Enerjisi azalır. Madde soğur ve tanecikler birbirine yaklaşır.
Sıcak bir cisim ile soğuk bir cisim birbirine değdirildiğinde aralarında ısı alışverişi yaparak ısısal dengeye ulaşırlar ve sonunda karalı bir durumda kalırlar.

Isı ve Sıcaklık

Isı : Maddeleri oluşturan molekül ve atomların hareket veya Kinetik ve Potansiyel enerjilerinin toplamına ısı denir. Isı Q ile gösterilir. Isı bir enerji şeklidir. Isı birimi kalori (cal. ) veya Joule (J) dir.

1 Cal = 4,18 J veya 1j=0,24 Cal. 1kCal = 1000Cal

Kalori: Bir gram saf suyun sıcaklığını 1 atm basınç altında 1oC ( 14,5 oC den 15,5 oC ye ) yükselten ısı miktarıdır.

Sıcaklık : Bir maddenin yapısındaki molekül veya atomların ortalama Kinetik enerjilerinin ölçümüne sıcaklık denir.Sıcaklık t veya T ile gösterilir. Sıcaklık termometre ile ölçülür. Bazı termometreler şunlardır : Celsius ( C ) , Fahrenheit ( F ) Kelvin ( K ) ve Reomor ( R ) vb. gibi.

Celsius ve Kelvin Termometreler Arası Dönüştürme

K = C + 273
Örnek : 50 C kaç oK dir ? Çözüm : K=C + 273 =50 + 273 =323
Örnek : 300 K kaç oC dir ? Çözüm : C=K – 273 =300 – 273 =27

0oK veya -273 oC ye Mutlak Sıfır denir.

Celsius ve Fahrenheit Termometreler Arası Dönüştürme

F = 1,8 . C + 32

Isı Miktarı Ve Ölçülmesi

Aynı miktar ısı eşit kütleli farklı maddelere verildiğinde sıcaklıklarındaki değişmeler farklı olur. Isı miktarının ölçülmesinde Kalorimetre Kabı kullanılır. 
Öz Isı ( c ) : Bir maddenin 1 gramının sıcaklığını 1oC yükseltmek için gerekli ısı miktarına öz ısı veya Isınma ısısı denir.Öz ısı c ile gösterilir. Öz ısı birimi Cal. / g.oC dir. Öz ısı ile kütlenin çarpımına (m . c ) Isı Sığası veya Isı kapasitesi denir. Isı sığası ayırt edici özellik değildir. Öz ısı maddeler için ayırt edici özelliktir.

Maddeler birbirine dokundurulduğunda ve karıştırıldığında aralarında ısı alışverişi olur. Sıcaklığı yüksek olan madde sıcaklığı düşük olan maddeye ısı verir. Isı alışverişi maddelerin sıcaklığı eşit oluncaya kadar sürer. Bu sıcaklığa denge sıcaklığı denir.

NOT : Isı alışverişinde cisimlerden birinin aldığı ısı miktarı diğer cismin verdiği ısı miktarına eşittir.

Alınan ısı = Verilen ısı QAlınan = QVerilen

Sıcaklık Değişmelerinde Isı formülü

Q = m . c . Δt Δt = t2 – t1 Q = ısı m= kütle c = öz ısı Δt = sıcaklık farkı
Örnek : 100 gram cıvanın sıcaklığını 20 oC den 30 oC ye çıkarmak için ne kadar ısı gerekir. ( ccıva = 0,033 )
Çözüm :
Q = m . c . Δt =100 . 0,033 . (30 – 20) =3,3 . 10 = 33 cal.
Örnek : 10 gr suyun sıcaklığını 30 oC den 50 oC ye çıkarmak için (csu =1 )
a ) Kaç kalori ısı gerekir.
b ) Kaç Joule ısı gerekir. ( 1J = 4,18 Cal )
Çözüm :

Q = m . c . Δt =10 . 1 . (50 – 30 ) = 10 . 20 = 200 cal.
b) 1 cal. 4,18 J ise X =200 . 4,18 = 836 J
200 cal X J’dir
Örnek : 20 gram buzun sıcaklığını - 70ºC den - 20ºC ye çıkarmak için ne kadar ısı gerekir. ( cbuz = 0,5 )
Çözüm :
Q =m . c . Δt = 20 . 0,5 . [ -20 – ( - 70 ) ] =10 . ( - 20 + 70 ) =10 . 50 =500 Cal.
Örnek : 90oC deki 30 gram su ile 10 gr soğuk su karıştırıldığında karışımın son sıcaklığı
72,5oC olduğuna göre soğuk suyun karışımdan önceki sıcaklığı kaç oC dir. (csu = 1)
Çözüm :
Alınan ısı = Verilen ısı QAlınan = QVerilen
m1 . csu . ( t – t1 ) =m2 . csu . ( t2 – t )
10. 1 . ( 72,5 – t1 ) =30 . 1 . ( 90 – 72,5 )
10 . ( 72,5 – t1 ) =30 . 17,5
725 – 10 . t1 =525 725 – 525 = 10 . t1 t1 =200 / 10 = 20oC

Isının Yayılması

  1. İletim Yolu ile Yayılma :Isının madde içinden fakat onun hareketi ile ilgili olmadan yayılmasıdır. Katılarda moleküller birbirlerine çok yakın olduklarından sıvılara göre daha iyi iletkendir. Gaz molekülleri birbirlerinden çok uzakta olduklarından iletim yolu ile ısıyı iyi iletmezler.
  2. Madde Taşınması ( Konveksiyon ) ile Yayılma :Isının harekette bulunan madde parçacıkları ile yayılmasıdır. Gaz molekülleri çok hareketli olduğundan ısıyı taşıyarak yayarlar.
  3. Işıma ( Radyasyon ) ile yayılma :Isının arada herhangi bir madde olmaksızın yayılmasıdır. Ör: Güneş enerjisi

Erime ve Donma

Isı etkisi ile maddenin fiziksel yapısında değişiklikler oluşur. Bir maddenin katı , sıvı veya gaz fazında yada durumunda oluşuna o maddenin hali denir. Bir halden diğer bir hale geçmesine de hal değiştirme denir.

Erime : Katı bir maddenin ısı alarak sıvı hale geçmesine erime denir.

Donma : Sıvı bir maddenin ısı vererek katı hale geçmesine donma veya katılaşma denir.

Erime Sıcaklığı : Katı bir maddenin sıvı hale geçtiği sıcaklık derecesine erime noktası veya erime sıcaklığı denir. Ör : buz 0ºC erir.

Saf bir maddenin sabit basınç altında belli bir erime sıcaklığı vardır. Aynı maddenin erime ve donma sıcaklıkları aynıdır.Erime ve donma süresince sıcaklık sabit kalır. Erime ve donma sıcaklığı madde miktarına bağlı değildir. Erime veya donma noktası maddeler için ayırt edici özelliktir.

Endotermik : Dışarıdan ısı alarak gerçekleşen olaylara denir.

Ekzotermik : Dışarıya ısı vererek gerçekleşen olaylara denir.

Erime Isısı (Le ) : Erime sıcaklığındaki katı bir maddenin birim kütlesinin ( 1 gr ) sıvı hale geçmesi için gereken ısı miktarıdır. Erime ısısı Le ile gösterilir. Birimi Cal / g dır. Q = m . Le

Örnek : Erime sıcaklığındaki 10 g buzun tamamen erimesi için ne kadar ısı gerekir. ( Le( buz ) = 80 cal./g.C)
Çözüm :
Q = m . Le = 10 . 80 = 800 cal.

Kaynama , Buharlaşma ve Süblimleşme

Buharlaşma : Sıvı bir maddenin ısı alarak gaz haline geçmesine buharlaşma denir. Buharlaşma sıvının yüzeyinde gerçekleşir ve genelde her sıcaklıkta olur.

Yoğunlaşma : Gaz halindeki bir maddenin ısı vererek sıvı hale geçmesine yoğunlaşma denir.

Kaynama : Sıvı bir maddenin kabarcıklar çıkararak gaz haline geçmesine kaynama denir.

Kaynama Sıcaklığı : Her sıvının belli bir basınç altında kaynadığı sıcaklığa kaynama noktası veya kaynama sıcaklığı denir. Ör : Su 100ºC de kaynar. Kaynama sıcaklığı maddeler için ayırt edici özelliktir. Saf bir sıvı belli bir basınçta belirli bir sıcaklıkta kaynar. Sıvının kaynaması süresince sıcaklık sabit kalır. Kaynama sıcaklığındaki sıvının buhar basıncı sıvı üzerine etkiyen dış basınca eşittir.

Buharlaşma Isısı ( Lb ) : Kaynama sıcaklığındaki bir sıvının birim kütlesinin (1 g) tamamen gaz haline geçmesi için gereken ısıya buharlaşma ısısı denir. Buharlaşma ısısı Lb ile gösterilir. Birimi Cal / g dır. Q = m . Lb

Örnek :Kaynama sıcaklığındaki 10 g suyun tamamen gaz haline geçmesi için ne kadar ısı gerekir. (Lb(buhar)=540)

Çözüm :
Q = m . Lb = 10 . 540 =5400 cal.

Erime ve buharlaşma ısılarına hal değiştirme ısısı denir. Hal değiştirme ısıları ayırt edici özelliktir. Erime ve kaynama noktaları maddelerin türüne , saf yada karışım halinde olmasına ortamın açık hava basıncına bağlıdır. Saf maddelerin erime ve kaynamaları süresince sıcaklık sabit kalırken karışımların erime ve kaynamaları süresince sıcaklık değişimi devam eder.

Saf sıvılar üzerine etkiyen dış basınç azaldıkça kaynama noktası düşer. Dış basınç artıkça da kaynama noktası yükselir.

Bir sıvının donma noktası üzerine etkiyen basınçla değişir. Donma sırasında büzülen veya sıkışan sıvılar için basıncın artması donma noktasını yükseltir. Su gibi donma sırasında genleşen sıvılar için basıncın artması donma noktasını düşürür.

Buharlaşan su üzerinde hava vardır. Havada bulunan gazların molekülleri su üzerine basınç yapar. Bu arada suyun buharlaşarak gaz haline geçen molekülleri de hava ile birlikte sıvı üzerine azda olsa basınç yapar.

Buhar Basıncı : gaz halinde bulunan su moleküllerinin su üzerine yaptığı basınca buhar basıncı denir.

Açık Hava Basıncı : Hava tabakasını yaptığı basınca açık hava basıncı denir.

Süblimleşme : Katı bir maddenin sıvı hale geçmeksizin doğrudan doğruya gaz haline geçmesine süblimleşme denir. Ör : naftalin

Bu anlatımı bilgisayarınıza Word, PDF, Odt formatında indirmek için Buraya Tıklayın (Alternatif 1, Alternatif 2)!.. (Dosyayı indirdikten sonra virus kontrolünden geçiriniz!..)

Hareket Nedir? Hareket Çeşitleri Nelerdir?

Etiketler: , , , ,


hareket, hareket nedir, hareket çeşitleri nelerdir
Hareket, fizikte sıfırdan büyük kütleli herhangi bir cismin yatay, dikey veya her iki düzlemde birden bu düzlemlerdeki sabit bir noktaya göre pozisyonunun zaman fonksiyonuyla değişmesini ifade eden kavramdır.

Duran bir cisim yer değiştirdiğinde hareket etmiş olur. Cisimlerin hareket ettikleri sırada geçtikleri noktalar o cismin hareket yörüngesini oluşturur.

Cisimlerin hareket halindeyken kattettiği yol uzunluk ölçüsü birimiyle ölçülür. Hareket, çeşitli durumlara göre, çeşitlilikler gösterir. Hareket, genel olarak ikiye ayrılır:
  1. Çizgisel hareket,
  2. Dönme hareketi. 
Çizgisel harekette bulunan cisimler, bir çizgi üzerinde ilerler. Cismin üzerinde gittiği çizgi, o cismin “yörünge” sini meydana getirir. Dönme hareketi, bir eksen çevresinde olan harekettir.

Gerek çizgisel harekette gerekse dönme hareketinde, üç şekilde hareket olur: Düzgün hareket, düzgün olmayan hareket düzgün değişen hareket.

Düzgün hareket, zaman ne oluyorsa olsun, ortalama hızı hep aynı olan harekettir. Böyle harekette, hareket eden cismin hızı değişmez, belli zaman aralıklarındaki hızı, zamanla orantısız olarak değişen harekettir.

Düzgün değişen hareket, hızı zamanla orantılı olarak değişen (artan yada eksilen) harekettir. Yani böyle harekette hız, zamanın birinci dereceden bir fonksiyonudur. Böyle harekette hız, zamanla artıyorsa, harekete düzgün hızlanan hareket eğer zamanla azalıyorsa, harekete düzgün yavaşlayan hareket demir.

Tabiatta, canlı ve cansız varlıklar, hareket edip etmediklerine göre üç bölüme ayrılır:

  1. Hareket etmeyen varlıklar; Bunlar, cansız varlıklardır. Topraklar, taşlar, madenler, dağlar, tepeler, kendiliklerinden hareket edemezler.
  2. Bulundukları yerde hareket eden varlıklar; Bunlar da, bitkilerdir. Dikkat edecek olursak, belli bir yere ekilen bir tohum ya da diki|en bir fidan, zamanla gelişir, yer değiştirmediği halde, büyümesine devam eder. Ağaç şeklini alır, ‘Çevresine dallar salar. Bulunduğu yere göre de, güneş ışığını alabilmek için, güneş ışığının geldiği tarafa doğru, yine yerini değiştirmeden döner. Bu yerini değiştirmediği halde, hareket edildiğinin örneğidir.
  3. Tam olarak hareket eden varlıklar; Bunlar da hayvanlar ve insanlardır. Hayvanlar ve insanlar, yiyecek bulmak, yaşamalarının gerektirdiği şeyleri yerine getirebilmek için, devamlı olarak yer değiştirirler ve hareket ederler.

İnsan ve hayvanlarda hareket
İnsan ve hayvanlarda hareket ,iki türlüdür:

  1. İsteyerek yapılan hareketler; Bir hayvanın istediği bir yere doğru gitmesi, bizim koşmamız, bacağımızı, kolumuzu oynatmamız, ağzımızı açıp kapamamız, isteyerek yapılan hareketlerdir.
  2. İstediğimiz dışında yapılan hareketler; Gerek insanların, gerekse hayvanların, istekleri dışında yaptıkları hareketlerdir. Kanın dolaşımı, kalbin atması, bağırsakların, midenin çalışması gibi hareketler, isteğimiz dışında olan hareketlerdir.

İnsanlarda ve hayvanlarda, isteğimizle olsun, isteğimiz dışında olsun, hareketi sağlayan organlar, kemikler, kaslar ve eklemlerdir .

Vitaminler

Etiketler: , , , , ,


vitaminler
Vitaminler sağlığımız için gerekli olan elzem organik öğelerdir. Vitamin latin kökenli kelimedir, 'vita' (yaşam) ve 'amin' (azot içerikli bileşim) anlamına gelmektedir. İnsan vücudunda üretilmedikleri için besinlerle alınmak zorundadırlar.

Sağlıklı bir yaşam için bedenimizin 13 vitamin türüne ihtiyacı vardır. Sahip oldukları etki mekanizmalarına göre her vitaminin günde alınması gereken dozu farklıdır.Yetişkin bir insanın günlük doz ihtiyacı tüm vitaminler için ortalama olarak 10 mg kadardır. Yalnızca C vitamini aşağı yukarı 70 mg olarak alınmalıdır. Sigara içen kişilerde C vitamini ihtiyacı 100 mg kadardır.

Vitaminler yağda eriyen ve suda eriyen olmak üzere 2 ana gruba ayrılır: A, D, E ve K vitamininden oluşan yağda eriyen vitaminler sentezleri için kolesterol gerektiren , yağ dokusunda depolanabilen ve ihtiyaç anında salınabilen vitaminlerdir. B vitamin kompleksleri ailesinden ve C vitamininden oluşan suda eriyen vitaminler ise vücutta depolanamazlar ve her gün belirli miktarlarda dışarıdan alınmaları gerekmektedir.

A Vitamini : Yağda eriyen vitaminlerdendir. A vitaminin yapıtaşı beta karotendir ve kanser, damar, sertliği ve katarakt gibi hastalıkları önlediği yolunda önemli bulgular elde edilmiştir. Beta Karoten ve diğer karotenoidler yeşil yapraklı ve sarı sebzelerde ve tahıllarda bulunur. Sağlıklı deri ve saçlar, diş ve kemik gelişimi, bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesi gibi fonksiyonları var. Balık yağında, karaciğerde, tereyağı ve kremada, peynirde, yumurta sarısında A vitamini bulunur. Retinol Equivalant ile ölçülür. A vitamini gereksinimi kadınlarda 4000, erkeklerde ise 5000 ünitedir. Aşırı miktarda alındığında bulantı, kusma, baş ağrısı, iştahsızlık, görme bozukluğu ve eklem ağrılarına, hamilelik sırasında ise bebekte sakatlıklara yol açabilmekte. Eksik miktarda alındığında diş, dişeti ve kemiklerde deformeler, bağışıklık sisteminin zayıflaması, göz kuruluğu, gece körlüğü, yorgunluk gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir.


D Vitamini: Yağda eriyen vitaminlerdendir. Daha çok iki şekilde bulunur. D2 vitamini ışınlanmış mayalarda ve D3 vitamini ise insan derisinde güneş ışığı ile temas sonucu ortaya çıkar ve çok balık yağında ve yumurta sarısında gibi besin kaynaklarıyla alınmakta. D vitamini eksikliği raşitizm hastalığına, kronik kalp yetmezliğine, osteomalazi hastalığına neden olduğu bilinmektedir. Bedenimiz, ihtiyacı olan D vitamininin % 77-90'ını güneş ışığıyla diğer kısmını da besinlerle alır.Ancak uzmanlar D vitamini için güneşe alternatif olabilecek bazı önerilerde bulunuyorlar:1. Günde 400 ünite D vitamini içeren multivitamin alın.2. D vitamini içeren süt, ekmek, somon balığı gibi besinleri bolca tüketin.3. Haftada 3 defa 5-10 dakika güneşten koruyucu bir ürün kullanmadan yüzünüzü ve kollarınızı güneşlendirin. Aşırı dozda alınan D vitamini mide bulantısı ve kusma, düzensiz kalp atışı, iştah kaybı, böbrek hasarları gibi ters etkilere yol açmakta.

E Vitamini: Yağda eriyen vitaminlerdendir. Bitkisel yağlar ve buğday tanesi en iyi kaynağıdır. E vitamininin diğer ilaçlarla birlikte kullanıldığında parkinson hastalığında olumlu etkiler gösterdiği, kalp krizlerinde hasarların azaltılmasında yararlı olduğu ve yaşlılarda bağışıklığı arttırdığı bilinmektedir. Günlük Vitamin E ihtiyacı kadınlarda 12, erkeklerde ise 15 mg olarak tespit edilmiştir. Eksik vitamin alımlarında kalp hastalıkları ve kanser riski artmakta, konsantrasyon bozukluğu, düşük tiroit hormonu seviyesi, sinir bozukluğu, uyuşukluk, anemi, bağışıklık sisteminde zayıflama gibi rahatsızlıklar görülmektedir.

K Vitamini: Yağda eriyen vitaminlerdendir. Lahana, karnabahar, ıspanak ve diğer yeşil sebzelerde, soya fasulyesi ve tahıllarda bulunur. K vitamini ihtiyacı daha çok antibiyotik tedavisi sırasında bağırsak bakterilerinin üretimi engellendiğinde ortaya çıkmakta.

B1 Vitamini: B1 vitamini de suda eriyen vitaminler sınıfındandır. Merkezi sinir sistemi sağlığını korumakta önemli bir rol oynar. B1 vitamini gereksinimi yaş, metabolizma durumu, bağırsak florasındaki bakteri üretimi, besinlerde vitamini indirgeyen enzimlerin varlığına göre değişmekte. B1 vitamini açısından zengin besinler, kuru fasulye, yumurta, bira mayası, bütün hububatlar, kahverengi pirinç ve deniz ürünleridir. B1 vitamininin uzun süre eksikliği kaslarının zayıflamasına ve körelmesine sebep veren beriberi hastalığına yol açmaktadır.

B2 Vitamini: B2 vitamini badem, bira mayası, peynir, tavuk, buğday, böbrek gibi besinlerde bulunmakta. B2 vitamini, besinleri enerjiye dönüştürdüğü gibi alyuvarların oluşmasını da sağlamakta. Ayrıca derinin ve gözlerin sağlığını da korur. Enfeksiyon, alkolizm, yanık, mide ve karaciğer hastalıkları tedavisine yardımcı olur. Eksik alındığında ciltte kaşıntı, öğrenme güçlüğü, uykusuzluk, dil ve dudaklarda iltihaplanmalar. Işığa duyarlı gözler, gözlerde yanma ve kaşıntı gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir.

B3 Vitamini: Sığır eti, brokoli, karnabahar, havuç, peynir, mısır unu, yumurta,balık, süt, patates, domates gibi besinlerde bulunur. B3 vitamini kan dolaşımını düzenler, sağlıklı bir deri sağlar, zihinsel hastalıkları tedavi eder. Eksikliğinde pollegra hastalığı oluşur. Aşırı doz alımı ciltte kızarmalara, yanmalara, kusma ve kaşıntıya neden olur.

B5 Vitamini: Dana eti, karaciğer, balık, tavuk, yumurta, peynir, fasulye, tüm tahıllar, hububatlar, karnabahar, bezelye, avokado, patates, mısır, kuru yemişler gibi gıdalarda bulunur. Yiyecekleri enerjiye dönüştürür, büyüme ve gelişmeyi sağlar, böbrek üstü bezinin fonksiyonunu destekler ve mide ülseri, alkolizm gibi hastalıların tedavisinde kullanılır. Yüksek doz alımlarında su kaybı ve ishale yol açar.

B6 Vitamini: B6 vitamini ihtiyacı, tavuk, balık, ıspanak, patates, muz, kepekli ekmek ve kuruyemiş gibi besinlerle karşılanabilmektedir. Bağışıklık sistemini güçlendirir, kolesterol birikimine engel olarak kalbi korur, böbrek taşı oluşumunu engeller. Önerilen günlük doz 2 mg dır. Yüksek dozda alınması yaşlılarda bağışıklık sistemini güçlendirdiği gibi bazı sinir sorunlarını da iyileştirse de 6 ay süreyle günde 100 mg'dan fazlası sinirleri tahrip edebilir.

B12 Vitamini: Hayvansal gıdalarda bulunur. Vejetaryenlerin mutlaka başka kaynaklardan B12 vitamini almaları gerekir. Sinir hücrelerinin büyümesi ve tüm hücrelerin tamirinde önemli rol oynar. Eksik vitamin alımı uyuşukluk, unutkanlık, yorgunluk, sinir bozukluklarına neden olabilir.

C Vitamini: Domates, taze biber ve portakal, limon gibi tüm yeşil sebze ve meyveler C vitamini deposudur. C vitamini eksikliği cilt ve kaslarda kanama, dişeti iltihabı ve kasların zayıflamasına yol açan iskorbüt hastalığını doğurabildiği gibi ilkbahar yorgunluğu ve bağışıklık hastalıklarını da yol açabiliyor. Bebekler için önerilen günlük C vitamin dozu 30 mg dır. Yetişkinlere 70 mg olarak önerilen günlük doz ihtiyacı hamilelik, stres ve ateşli hastalık durumlarında yükselmektedir. Sigara içen kişilerde C vitamini ihtiyacı 100 mg kadardır.

Aminoasitler

Etiketler: , , , , ,


aminoasitler
Aminoasitler Canlı organizmaların temelini nasıl hücreler meydana getiriyor ise, hücrelerin temelinide proteinler meydana getirir.protein molekülleri hücreyi inşa eden birer tuğla gibidir. Amino asitler ise proteinleri meydana getiren daha küçük moleküllerdir.

Yani amino asitler uzun zincirler oluşturarak proteinleri, proteinlerde kompleks bir şekilde organize olarak hücreyi meydana getirir.

Tabii karmaşık bir yapıya sahip olan hücre yanlızca proteinlerden oluşmaz.Bunun yanında karbonhidratlar, yağlar, glikolipidler, fosfolipidler ve DNA - RNA molekülleri gibi kimysal maddelerde hücrenin yapısına katılırlar.Fakat proteinsiz bir hücre düşünmek mümkün değildir.

Aminoasit molekülleri, bir ucunda " Amino grubu (NH2) " diğer ucunda ise " Karboksil (COOH) " grubu taşırlar. İşte amino asitlerin yan yana gelip zincirler oluşturarak proteinleri sentezlemesi, bu iki grubun aralarında kovalent veya iyonik bağ yapmasıyla gerçekleşir.


İki amino asit yan yana geldiklerinde COOH ve NH2 grupları arasında bağlanma meydana gelir ve bu bağa
" Peptid " bağı adı verilir. Bağlanma sırasında ise bir su molekülü sebest kalır.İki aminoasitin yanlızca uç kısımlarını yani karboksil ve amino gruplarının nasıl bağlandını birde reaksiyon şeklinde görelim.

COOH + NH2 <--------------------> CO -- NH + H2O (su)

Denklemimizde COOH 1.aminoasitin bir ucu, NH2 ise 2.amino asitimizin diğer ucunu temsil etmektedir. Bu uçlar yanyana geldiklerinde COOH grubundan bir oksijen ve NH2 grubundan bir hidrojen serbest kalır. Böylelikle serbest kalan bu atomlar aralarında bağ yaparak suyu oluşturur.

CO ile NH arasındaki bağ ise " Peptid " bağıdır.İki aminoasitin yanyana gelmesiyle oluşan peptid bağına
" Dipeptid", üç veya daha fazla (yüzlerce yada binlerce) aminoasitin yanyana gelmesiyle oluşan zincirdeki peptid bağlarına ise " polipeptid " adı verilir.

Proteinler düz aminoasit zincirlerinden meydana gelmesine rağmen oldukça karmaşık yapılara sahiptir. Bunun nedeni ise zincirdeki bazı aminoasitlerin birbirleriyle ikinci veya üçüncü bir bağ yapmasındandır. Proteinler hücre için mutlaka gerekli moleküller olup bazı proteinler enzim yapısındadırlar ve hücre içerisinde sürekli olarak kimyasal reaksiyon basamaklarına katılarak metabolik faaliyetleri düzenlerler.

Hücre aminoasitleri yan yana getirip proteinleri sentezlediği gibi aynı şekilde vücuda alınan proteinleride en küçük birimlerine kadar ayırır. Fakat hücrelerin her zaman proteine ihtiyacı olmaz ve bu proteinleri amino asitlerine kadar parçalarlar.

Moleküllerin vücuda alındıktan sonra parçalanması olayına " Katabolizma ", vücuttaki küçük moleküllerden daha büyük başka moleküller sentezlenmesi olayına ise " Anabolizma " denir.